Bahçemdeki beyaz gülü tüm aydınlarımıza gönderiyorum.




Ön bahçemizde bir kaç gül fidanı var. Bazısı kırmızı, bazısı pembe, bir grup da beyaz güller açıyor baharda.

Londra’da bir kaç haftadır havalar epey soğuk gidiyor. Tabi ki bahçemizdeki çiçeklerin hepsi öldü, biri hariç.

İnatçı beyaz bir gül…

Üç hafta önce fırtına vardı. Bu inatçı çiçek, oradan oraya sallandı da, bana mısın demedi. Üzerine yağmurlar yağdı, yetmedi iki kez kar yağdı. Bırak inadı da, düş be mübarek. Neyin kavgasını yapıyorsun? Düşmem de düşmem…

Bu bir de yol kenarına yakın. Her araba geçtiğinde, onun rüzgarı ile sallanır da sallanır. Dağılır mı? Yok dağılmaz.

Her sabah uyandığımda, başka işim yokmuş gibi, perdeyi aralayıp hala orada mı diye bakıyorum. Çocuklarım dahil, herkes aklımı neden bir güle taktığım hakkında çeşitli yorumlar yapıyor. Sanıyorum onlar  biraz deli olduğumu düşünmeye başladılar.

Yazı yazmak insanın hayatı daha detaylarıyla görmesini sağlıyormuş. Bir kaç ay önce olsaydı fark etmezdim bile. Hayatı ıskalamamak böyle bir şey herhalde.

Gelelim beyaz gülün bana çağrıştırdıklarına;

  1. Beyaz gerçekten çok güzel bir renk. Masumiyetin simgesi olması bir tesadüf değil. Bana ülkemde, canları pahasına doğru bildiklerini yazan, başlarını dimdik tutan aydın yazarlarımızı hatırlatıyor.  

  1. Gül aslında nazlı bir çiçektir ama bu yaramaz, kötü hava koşullarına aldırmıyor bile. Demek ki genelleme yapmamak, açık fikirli olmak lazım.

  1. Hedefini belirlerken, bunun sadece bir hayal olarak kalmaması adına, hedefe gitmek  için kendini nasıl eğitmen gerektiğini de araştır.

  1. Eğer bir şeyi yapmayı gerçekten istersen, kim ne derse desin, azmini kaybetme.

Bu inatçı canlı, kış mevsimini görmeye heveslendi. Bütün diğer arkadaşları düştü, o hala burada, mevsime tanıklık ediyor. Keşke insanlar gibi konuşabilseydi de, hislerini
anlayabilseydim.

Deli miyim neyim?:)) Beyaz bir gülden, nerelere geldim.

Kısa bir dip not: Dün gazetede Can Dündar’ın tehdit edildiğini okudum. Hayat ne kadar ucuz Türkiye’de. Bu nedenle, yazımdaki beyaz gülü, Can Dündar’ın şahsında, bütün aydınlarımıza armağan ediyorum. Çünkü ben onların hiç bir tehdite aldırmadan, yollarına devam etmelerini istiyorum.